25 Ocak 2021 Pazartesi

TİMUR İMPARATORLUĞU'NDA SANAT -2-

 MÜZİSYENLER -2--




   BABÜR ŞAH

    (1483-1530)

  Zahirüddin Muhammed Babür b. Ömer Şeyh künyesidir. Hindistan-Türk İmparatorluğu'nun kurucusu olan Babür'ün babası Ömer Şeyh, Timur'un 3.kuşaktan torunu, annesi Kutluğ Nigar Hanum Cengizhan'ın soyundandır. 14 Şubat 1483'de Fergana'da doğan Babür babasının vefatı üzerine 1494'de küçük yaşına rağmen Fergana tahtına geçen Babür, 1504 yılında Kâbil'i alarak buraya yerleşti. Bu vesileyle de Hindistan'i istilası için coğrafi durumu oldukça müsait olan bu bölgede kurmayı düşündüğü Hind-Türk İmparatorluğu'nun ilk temellerini atmış oluyordu. 1505'de Sind kıyılarına kadar ilerleyen Babür,.1506'da Horasan'a gitti ve orada uzun bir süre kaldı. Oradan da Herat'a geçerek bir süre de orada kaldı. Kâbil'e döndükten sonra 1507'de Padişah ünvanını alarak Timuroğullarının en büyük reisi olduğunu ilan etti. Bunu kendisi şöyle anlatır:

   "Bugüne kadar Timur Bey'im evlatlarına, saltanata rağmen, Mirza derlerdi. Bu defa bana Padişah demelerini emrettim."(Babür, age. C.2., s.203-208) 

   1511-1514 yılları arasında Mâverâünnehir'i ele geçirmek amacıyla düzenlediği sefer; bir ara Semerkand ve Buhara'yı ele geçirdi ise de yenilgiyle sonuçlandı. 15 Şubat 1519'da Pencab ile Senâb arasındaki bölgeyi zaptederek buraların hakimlerini vergiye bağladı.Timur'un meşru vârisi olması ünvânı ile bu bölgede hakimiyetini tanıtmasının ardından Kandehar'ı 1522'de siyâsi bir anlaşma ile elde etti. 1524'de Lahur'u ve Pencab'ı alan Babür 1525'de yeniden Hindistan üzerine yürüdü ve nihayet 1526'da Hindistan'ı alarak Hindistan-Türk İmparatorluğu'nun hakimi oldu. 

   Bu zaferin ardından, aynı yıl kendisine karşı isyan çıkaran Afgan emirlerini de mağlub etti. 1527'de en kuvvetli düşmanı olan Raca Sanga'nın üzerine yürüdü ve gayri müslim Hintlilere karşı kazandığı bu zaferle "Gâzi" ünvanını aldı. Bunun üzerine emrindeki askerlere memleketleri olan ve oğlu Hümayun'un hüküm sürdüğü Bedehşan'a dönmeleri için izin verdi. Kendisi de Agra'ya yerleşti. (KÖPRÜLÜ, Fuat: "Babür" , İ.A., C.2., İstanbul 1965, s.180-187.)

    1528'de Luknav'ı zaptetti. Semerkand'ı da geri almak istediyse de Hindistan'daki devlet işleri buna mani oldu. 1529'da Mahmud'a ve Ganj'ı geçerek Nusretşah'a karşı  zaferler kazandıktan sonra Agra'ya döndü. Sağlık sorunları yaşayan Babür Şah, ölmeden önce devlet erkânını çağırarak tahtı oğlu Hümayun'a bıraktı, Onu veliaht ilan etti ve 1530'da  Agra'da vefat etti. 

    Kabiliyetli ve iradeli bir devlet adamı, marifetli bir kumandan, sağduyulu bir  diplomat olarak değerlendirilen Babür, döneminin fikir, sanat ve edebiyat hayatına da çok önem vermiş bu alanlarda eserler dahi telif etmiştir...

    Sıklıkla tertip ettiği fasıllarda devrinin mûsıkîşinaslarını, şâirlerini, .hattat ve nakkaşlarını biraraya getirir,  onlarla müzakerelerde bulunur, bu meclislere büyük önem verirdi.

    

    SANATI ve ESERLERİ


     Timurlular Dönemi, hükümdarlarının aynı zamanda sanatkâr olanları arasında en önde isimlerden biri olan Babür, edebi ilimlere olabildiğince fazla vâkıftı. Yalnız edebiyatla değil yazı ve süsleme sanatları ile de ilgilenmiş ve "Hatt-ı Bâbürî" adında bir hat üslûbü geliştirmiştir. (Köprülü, agm.s.185)

   Aynı zamanda mûsıkîşinas olan Bâbür; iyi bir bestekâr ve sâzende olarak bilinir. Çargâh makâmında bestelediği bir savtı olduğu kendi beyânıdır. Müzik nazariyatı adına da çalışmalar yapmıştır. (Babür, age.C.2.s.435)

       ESERLERİ

   BABÜRNÂME:  Bâbür'ün en yaygın ve bilinen ve en bilinen eseridir.  Çocukluk yıllarından son günlerine kadar Babür'ün bütün hayatını konu alan bu eser, dönemin sosyal siyasal hukuki, askeri, kültürel ve sanatsal olaylarını da içeren tam bir otobiyografi tarzındadır.  Babür hayatını kaleme alırken, son derece içten ve dürüst bir anlatımla yazmıştır.

    MUFASSAL : Aruz ve kifâye hakkında açıklamalı geniş kapsamlı geniş kapsamlı  bir aruz risalesi.

    MÜBEYYEN : Mesnevî şeklinde  Kaleme alınan bu eser, Hanefi fıkhı ile ilgilidir.

   RİSÂLE-i VÂLİDİYE TERCÜMESİ: Hoca Ahrar'ın Vâlidiye adlı risâlesinin nazım şekliyle Bâbür tarafından Türkçe'ye çevrilmiş olanıdır.

   DİVÂN: Gazel, mesnevî, rubâî, tuyuğ, muamma ve müfredlerden  oluşan bu eser Türkçe'dir ve Nevayi'den sonra başlıca Türk Çağatay edebiyatının örneklerinden sayılmıştır.

BELHİ

   Tıp ve Mûsıkî ilimlerine vâkıf olan Belhi, aynı zamanda iyi bir şâirdi. Bedehşân'da yaşardı. Şu şiir onundur:


" Bizim yarimizin vuslatı evde bir ömürden can bağışlayan, lâl-i âb-ı hattan daha hoştur.  Onun saçları kamet devrinde Bir fitnedir.  Yanaklarının aşkı ile gizlice hep meşgul olmak daha hoştur.  Canın her damarı, onunla ilgilenmekte bir  ünisiyet bulunur.  Yüreği temiz âşıkların dilber, 

ruhan meyletmeleri daha hoştur.  Her ne kadar sabah rüzgarlarının dostlara, haber getirmesi, güzel ise de gönlün derdini dille söylemek daha hoştur.  Bu maceramızın akıbetinin hoş olması bize yeter. Bundan gayrısı baş ağrısıdır. Ey şerif bu teferruatı  bilmemek senin için daima hoştur." (Devletşâh, age. C.4.s.526-527)


BINÂİ (BENNÂİ)

(d.? - ö.1512)

     Herat müzisyenlerinden olan Bınâi'nin babası Üstad Muhammed Ser-bennâ (baş mimar) olduğu için bu mahlâsı almıştır. Tertib etmiş olduğu bir divânın yanısıra hafif vezninde iki mesnevîsi Behram ve Bihruz adındadır. 

    Kendisi Hüseyin Baykara döneminin mûsıkîşinaslarındandır. Ancak o zamanlar musıki ile iştigal etmediğinden ve musıki den bihaber olmasından dolayı  Ali Şir  Nevâiyi kendisini sürekli olarak azarlar ve küçük görürmüş.  Buna çok içerleyen Bınâi  bir sene Ali Şir Nevâyi ve Mirza Baykara, kışı geçirmek için, Merv'e gittiklerinde Herat'da kalarak musıki öğrenir.  Yazın Baykara ve Ali Şir, dönünce bestelediği savt ve nakışları okur ve Ali Şir Nevayi buna çok şaşırır. ( Babür, age. C.2 s.197) (Uslu, R."age.s.587-593)

     Binâi'nin  gerçekten güzel besteleri savt ve nakışları olduğu bilinir. Bunlardan biri Nüh-Reng adındadır ve Rast Makamı'dır.  Bir de musıki üzerine Risâle der Mûsıkî adında bir eseri mevcuttur. Ayrıca Nevâ faslında bestelenmiş bir gazeli vardır. 

     Ali Şir Nevâyi ile  sürekli tartışmaları nedeni ile, Herat'dan ayrılan Bınâi, Irak ve Azerbaycan'a giderek Akkoyunlu Hükümdarı Yakup Bey'in yanında bulunmuş, onun vefatının ardından Semerkand'a giderek Timurlulardan Sultan Ali'ye kapılanmıştır. Daha sonra yine bu hânedandan Sultan Mahmud'un sarayının şâirlerinden oldu. 

    Şeybâni Han Semerkand'ı alınca Molla Binâi'yi de mülâzemetine almış ve kadıaskerlik görevine getirmiştir. 

   Şah İsmâil Özbeklere karşı galibiyeti sonrasında, Binâi'yi de 1512 yılında öldürtmüştür. 


BİBLİYOGRAFYA


Babür, age. C.1., s.1., C.2.S.435, C.2. s.203-208

Bıyıktay, Halis: Timurlular Zamanında Hindistan-Türk İmparatorluğu, TTK Basımevi, Ankara 1989, s.38.

Devletşah, age. C.4, s.526-527.

Köprülü, Fuat. "Bâbür", İ.A. , C.2, İstanbul 1965, s.180-187.

Uslu, Dr.Recep: "Aydınlı Şemseddin Nahifi ve Bilinmeyen Eserinden XV.yy'da Osmanlılarda ve Orta Asya'da Mûsıkîşinaslar", Osmanlı, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999. C.10, s.587-593.


GÖRSEL

https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Bab%C3%BCr






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder