23 Ocak 2021 Cumartesi

TİMUR İMPARATORLUĞU'NDA SANAT -1-

 


SOSYAL HAYAT ÇERÇEVESİNDE 

KÜLTÜR VE SANATA GENEL BAKIŞ

    Timur İmparatorluğu'nda;  kültür ve sanat hayatındaki gelişmeler  dönemin hükümdarlarının siyasi ve askeri alanlardaki faaliyetlerinin yanında sosyal hayatlarında, bilim, kültür ve sanat adına bizzat yaptıkları çalışmalar ile sanatkarlara sağladıkları geniş imkanlar ve desteklerine dayanır.

   Timur'dan beri süregelen, gelenek icabı olarak, hükümdarlar fethettikleri bölgelerdeki sanatkârları (mimar, şair, ressam, muganniler vb...) payitahtlarında toplayarak, her hükümdar kendi payitahtını dönemin önemli kültür merkezi haline getirmeye çalışmıştır. Timur döneminde Semerkand'ın ardından gelen haleflerince de Herat'ın birer kültür merkezi haline getirilmesi  bu geleneğin bir sonucudur.

 Bu iki kültür, merkezi dışında Şiraz ve Tebriz'de de kültürel faaliyetler görülmektedir.

     Ancak özellikle Herat, bu alanda yaşanan gelişmeler bakımından da onbeşinci yüzyılda Türk-İslâm kültür ve sanat hayatının en mühim merkezi konumundaydi.

   Bunlar resim, özellikle hattatlık ve minyatür, mimari, musıki, vakanuvislik (tarih yazıcılığı), İslam Hukuku, ilahiyat ve edebiyat alanlarında gerçekleşmiştir. 

    İlk olarak, Mirza Şah Ruh'un payitahtı olan Herat'da hakimiyet devresi boyunca kültür sanat ve fikir hayatının en mühim atılımlarının gerçekleştirilerek, müteakip dönemlerin temelleri teşkil edilmiştir.

    Mirza, Şah Ruh döneminde yalnız onun değil, oğulları ve akrabalarının da devrin kültür ve sanat hayatına bizzat müdahil  oldukları bilinmektedir, özellikle Mirza Şah Ruh'un oğlu Gıyasettin Baysungur'un (1397-1433) Herat'da yaptığı çalışmalar,  dönemin en önemli faaliyetlerindendir.

 Bu çalışmalar sayesinde pek çok kültür üzerinde -özellikle Osmanlı tesiri- kesin olarak belirlenmiş olan Herat Sanat Ekolü oluşturulmuştur. Bu ekol 17.yy a kadar da doğu toplumları üzerinde etkisini sürdürmüştür. 




   Hüseyin Baykara dönemi de; Şahruh'un döneminden  farklı olmayarak, kültür ve sanat faaliyetlerinin oldukça yoğun bir şekilde devam ettiği, buna mukabil Herat'da pekçok alim ve sanatkarların, yetiştiği bir dönemdir. 

  Timur  İmparatorluğu'nun son hükümdarı olan Hüseyin Baykara'nın da vefat etmesiyle  dönemin âlim ve sanatkârları topraklarını terkederek, kimi Safevi'lere, kimi Osmanlılara iltica etmiş ve çalışmalarını o bölgelerde sürdürmüşlerdir.


   

 TARİH

 Timurlular döneminde tarih alanında yazılmış eserlerin büyük bir bölümü, kendilerinin yada hanedanının şanını gelecek nesillere intikal ettirmek isteyen hükümdarların istekleri üzerine, telif edildikleri için taraflı bir üslupla kaleme alınmışlardır.

    Başlıca tarih müellifleri ve eserleri:


   Hafız Ebrû Lutfullah (ö.1430):

 Zeyl-i Câmi'u Tevârih, Moğol Devri'nden bahseder, Reşidüddin'in eserinin zeylidir. Zübdedü't Tevârih-i Baysungurî adlı eseri, Şahruh zamanında Baysungur için yazılmış, 1426'da Herat'ta  tamamlanmıştır. Mecmuâ-i Hâfız Ebrû isimli bir diğer eseri ise; 12 risâlenin toplamından oluşmuştur. 


   Şerefüddin Ali Yezdi (1454)

 Zafernâme; 1425'de tamamlanan bu eser;

Timur Dönemi'nin en mühim tarihi kaynaklarındandır.

 

   Kemâlüddin Abdürrezzâkı Semerkandî (1482)

 Matla'us-Sa'deyn ve Mecma'ul Bahreyn; Hafız Ebrû'nun Zübdedü't Tevârih adlı eserine dayanan ve onun devamı görünümündeki bu eser, Şahruh, -Ebû Said ve Hüseyin Baykara dönemlerini yaşayan müellifin, bizzat şahid olduğu olayları da içermekte olup 1471 yılına dek bilgi vermektedir.

   

  Mirhand Muhammed Hâvendşah (ö.1498)


  Ravzatu's-Safâ fi Sireti'l Enbiyâ'i ve'l- Mülûki ve'l- Hulefâ;  7 cilt olan bu eser. Cengizhan ve soyundan, Timur ve çocuklarından son cildi ise Hüseyin Baykara'dan bahseder.  Bu cildi yazarın torunu, Handmir bitirmiş ve Nevayi'ye sunmuştur.


  Handmir, Gıyasü'd-din Muhammed (ö.1535): Habibü's Siyer fi Ahbari Efrâdi'l-Beşer,  3, ciltlik bir eser olup, Cengizhan ve çocuklarından Timur ve çocuklarından Safevîlerden ve Hüseyin Baykara'dan söz eder.  Önemli bir Timur tarihi kaynağıdır.

 Yazarın bir diğer eseri olan Hülâsatü'l-Ahbâr fi Beyâni'l-Ahvâli'l Ahyar; 10 Makale ve 1 hatimeden oluşur. 9. ve 10. Makaleler Cengiz Han ve çocukları ile, Timur ve çocuklarindan bahseder. Hâtimede ise Herat ve Ali Şir Nevâyi'den söz etmektedir. 


EDEBİYAT

  Timurlular döneminde, telif edilen,'tarihi eserler, Farsça olarak kaleme alınmıştır ancak edebi eserlerde, Çağatay Türkçesinin kullanımına da rastlamaktayız bunun ilk örnekleri bir Maveraünnehir şairi olan  ölümü onbeşinci yüzyılın ilk yarısına rastlayan, Sekkâki'nin eserlerinde görülmektedir.  Heratlı bir şair olan Lütfi, onun halefleri arasında yer alır ve Lütfî'nin Gül ü Nevbahar adlı manzum bir mesnevisi vardır. 

   Ancak Çağatay Edebiyatı, en yüksek mertebeye Hüseyin Baykara döneminde onun veziri ve devrin önemli isimlerinden olan Ali Şir Nevâyi ile erişmiştir Nevâyi oldukça köklü bir edebiyat türü olan Fars edebiyatının yanında;  Farsça ile Türkçe'yi kıyaslayarak ifade gücü bakımından, Türkçe'ye daha üstün bir yer kazandırmıştır.

 Onun eserleri dışında Gazi Zahirüddin Muhammed Babür'ün (1494-1529)  yılları arasını kapsayan mensur eseri Babürname de Tarih, Coğrafya ve Güzel Sanatlar bakımından oldukça önemli bir kaynak olarak kabul edilir. 


     Aynı dönemde iki edebî dal olan Farsça Türkçe, edebiyatlarının en güzel örnekleri verilmiştir.

    Dönemin şairlerinde ise tarikatlara yöneliş akımının bir sonucu olarak tasavvufi şiirlerine daha çok rağbet etmek ve vahdet-i vücut kavramı görülmüştür.

   Mağrib-i Tebrizî (ö.1406), İsmet-i Buhâri (ö.1425), Kasımu'l Envâr (ö.1434), Kâtibi Şemsü'ddin Muhammed (1436 ), Ârifi (1449), Derviş Eşref-i Merâgi-i Tebrizî (ö.1450), Süheyli Nizâmüddin Şeyh Ahmed (ö.1512) ve en önemli isim olan Abdurrahman Câmi (ö.1492) ile Fars Edebiyatı'nın klâsik devri kapanmıştır. 

   Timur Devri edipleri ve şâirleri ile ilgili olarak da, Câmi ve Nevâyi'nin Tezkireleri dışında, Devletşâh-ı Semerkandî (ö.1507?)'nin Tezkire-i Devletşâh adlı eseri; başlangıçtan XV.yy'ın sonlarına dek kronolojik bir sırayla kaleme alınmış olup; 1486'da Nevâyi adına telif edilmiştir. 

MİMARΠ

   Timur İmparatorluğu'nun mimarisi  taşıdığı özellikler bakımından Avrupa'da "Timurlu Rönesansı" olarak adlandırılmış ve Türk-İslâm sanatının büyük bir gelişme çağı olarak değerlendirilmiştir. 

   Timur Dönemi mimarisinin genel özellikleri:

Timurluların fetihleri boyunca payitahtlarına getirttikleri usta sanatkârların eserleri doğrultusunda da belirlenmiştir.  Özellikle orta ve güney İran'dan gelen sanatçılar ile İran yapı  ananesine bağlılık ve seçicilik kavramları ön plandadır. işte bu nedenle mimaride taşralılık görünümü engellenmiştir. Eserlerin meydana getirilmesinde bu unsurların yanısıra, Uzakdoğu etkileri de gözlenmekte beraber bu durumlar o eserini yaptırılmasını talep eden kişinin kendi beğenilerine göre de değişiklik gösterebilir. Emir Timur; döneminde özellikle Semerkand'ın gelişmesine büyük önem vermiş, şehrin etrafında küçük yerleşim merkezleri ( Şiraz, Sultaniye gibi ) ile bağ ve bahçeler, (Dilgüşâ, Şimâl, Nakşı Cihan) kurdurtmuştur. 

    Key şehri dışında kalan bir bölgede inşa ettirilen, Ak Saray çinilerinin güzelliği ile meşhur olmuştur.

    Timur'un 1397'de yaptırdığı Dilgüşâ sarayı ardından Ahmet Yesevî'nin Türbesi ve Semerkand çarşısı döneminin en önemli yapıları olarak bilinir. Ancak, Semerkand'da yer alan yapıların en muhteşemi Bibi Hanım Camii'dir. Gök Saray ve Taht-ı Karaca Sarayları ise Timur'un yaptırdığı diğer eserleridir. 

   Mirza Şahruh Devri ise mimâri adına yeni bir dönem olarak değerlendirilmistir. İlk Horasan devresi olarak adlandırılan bu dönemde yapıların sahipleri Şahruh'un hanımı Gevher-Şâd ve oğulları Baysungur'dur (ö.1433). Kivâmeddin-i Şirâzî'de dönemin mühim mimarlarındandır. Bu devrin eserleri Emir Timur dönemi yapılarından mimarî  ve süsleme özelliklerinin gelişimi bakımından ayrı bir çizgide değerlendirilmişlerdir. Bu ayırım, Meşhed'deki Gevher-Şâd Camii (1406-1419) ile Semerkand'daki Bibi Hanım Camii'nin mukayesesi ile de açıkça görülmüştür. Nitekim, Gevher-Şâd Camii sonraki yıllarda hâkim olan; Klâsik Timurlu Üslûbunun temelini teşkil eden eser olarak bilinir. Ancak bu eser; iki katlı revaklarla birbirine bağlı dört eyvânlı iç avlunun büyük bir giriş kapısı eklenmesi ile genişletilmiştir. Bu plan; Herat Medresesi'nde de görülmektedir. Fakat, bunun haricindeki diğer camiilerde bu plan yerine daha az masraflı olan üzeri örtülü ve avlu camii tipleri görülmüştür. 1445'de Anav'da yapılan Babür Camii ve Meşhed'de Mimar Şemseddin Tebrizî'nin yaptığı Mescid-Şah Câmii bilinen örneklerdir. Daha sonraları ise, mimâride Ali Şir Nevâyi'nin yaptırdığı sayıları 500'ü bulan eserler Herat mimarisinde önemli bir  yere sahiplerdir. 

    Binaların yüksekliklerinin yanısıra iç hacimlerinin genişliği oldukça masraflı olan satıh süslemeleri ve münhasır özellikteki, armut şeklindeki kubbeler yayvan kubbelerin dışında yüksek kubbelerin kullanılması  mimari özelliklerden bazılarıdır. Ancak en önemli unsur çini mozaiklerden satıh süslemeleri ile binanın görülebilen her yerinde bulunan nebat ve yazı süslerinde göze çarpan renk  zenginliğidir.

  Mimari de Timurlu Kültürü o derece gelişmiş ve hakim olmuştur ki, yapı sanatlarındaki seçkin eserlerin İran ve çevresinde halen etkileri gözlenmektedir.


RESİM ve SÜSLEME

  Timur İmparatorluğu'nda resim sanatının oluşmasındaki en önemli temel olarak Bağdat ve Tebriz'deki Celâyirli okulu ile İran'ın güneyinde bulunan Şiraz Okulu gösterilmektedir. Emir Timur, bu bölgeleri zapt ettikten sonra buralardaki sanatkarları da beraberinde, Semerkand'a götürmüştü.  Onların yaptıkları çalışmalardan günümüze kadar ulaşan olmadıysa da Timurlular Dönemi resim sanatının üsluplarındaki çeşitliliğin bu ayrı mekteplerden yetişen sanatçıların eserleri sonucunda oluştuğu bilinmektedir. 

    Ancak Semerkand'da bu alandaki çalışmalar Emir Timur'un vefatıyla devletin içine düştüğü, karışıklık nedeniyle kesintiye uğramış ve sanatkarlar, geçimlerini temin etmek amacıyla farklı farklı bölgelere dağılmak zorunda kalmışlardır. 

  Daha sonra Mirza Şahruh döneminde, onların bir kısmı kendisi de meşhur bir hattat ve resim sanatının hamisi olan Gıyaseddin (Mirza) Baysungur'un akademisinde toplanmışlardır.

    Timurlular Döneminin resim minyatür ve hat sanatlarının gelişmesinde Gıyaseddin (Mirza) Baysungur çok önemli rol oynamıştır.

MÛSIKÎ

    Timur İmparatorluğu'nda Emir Timur'dan son dönem hükümdarı, Hüseyin Baykara'ya kadar tüm hükümdar ve beyler saraylarında sanatsal faaliyetlere ayrı bir önem vermişlerdir.  Seferlerden ve devlet meselelerinden geri kalan zamanlarda o dönemlerin seçkin bilimadamları ile sanatkarlarından oluşan meclisler kurulurdu.  Bu meclislerde muhakkak devrin önde gelen müzisyenleri te bulunurdu. 

    Özel olarak hazırlanan meclisler dışında; ziyafetler, karşılamalar, düğünler, gibi vesilelerle tertiplenen eğlenceler de mûsıkisiz değildi. 

   Öncelikle Timur İmparatorluğu'nun ilk payitahtı olan Semerkand'a Emir Timur'un fetihleri sırasında getirilmiş müzisyenler bu etkinliklerde yer alırlardı. Hatta Semerkand'lı mûsıkişinaslar o derece meşhur olmuşlardı ki diğer şehirlerin zenginleri davet edildikleri dahi oluyordu. Taşkent ileri gelenlerinden Muhammed Cihangir adlı bir Bey, düğünü için Semerkand'dan çalgıcı ve okuyucular getirtmişti.

  Bu eğlenceler zaman zaman din adamlarınca da düzenleniyordu. Örneğin, Herat Şeyhülislâmı Seyfettin Ahmed, şehrin ileri gelen müderrislerine verdiği bir ziyafette, hânende ve sâzendeleri de bulundurmuştu. Semerkand Şeyhülislamı İsâmeddin de inşa ettirdiği hamamın nedeniyle düzenlediği eğlencede hânendeleri de davet etmişti.

   Semerkand'lı meşhur hânendeler, Abdüllatif Damganlı, Mahmud ve Cemaleddin Ahmed Harzemli ve Abdülkâdir Merâgi olup bu büyük hoca ve mûsıkî bilgini Celâyir sarayından Emir Timur döneminde getirilmiş daha sonra da Herat'a yerleşmiştir.

  Semerkand'dan sonra devletin ikinci payitahtı olan Herat'da diğer tüm güzel sanatlar gibi musıki de inkişaf etmiş, burada dönemin en ünlü müzisyenleri bulunmuş, Hüseyin Baykara'nın saraylarında pekçok ilgi ve lütufa mazhar olmuşlardır. 

   Özellikle Hüseyin Baykara'nın Herat'taki sarayında kurulan musıki meclisleri meşhurdur ve Mirza Baykara için düzenlenen konserler, "Hüseyin Baykara Faslı" olarak adlandırılır.

   Hüseyin Baykara'nın ardından ise oğulları Muzaffer Mirza ile Bediüzzaman  Mirza ve oğlu Muhammed Mirza'nında meclislerinde musıki icrası, geleneği devam etmiştir. Babür, Kabil'de bulunduğu sırada kendilerinin daveti ile bu meclislerden bir kaçında bizzat bulunmuş ve bu vesileyle mûsıkişinasların isimlerini Bâbürnâme'de zikretmiştir. 

   Hâfız Hacı, Celâleddin Mahmud Nâyi, Hoca Dost Hâvend, Dost Bey, Mirim, Mirza Kulı Muhammedî, Ahmedî, Yunus Ali, Muhammed Ali Ceng-Ceng, Gedâyi, Tagâyi, Mir Hurd, Ases ve Mircan hânendelerdir. Hâfız Hacı okuyuş üslûbu bakımından çok beğenilmiş, Mircan ise sert ve zevksiz bulunmuştur. Sâzendeler ise; Ruh-Dem, Baba-Can, Kasım Yusuf, Ali, Tengri Kulı, Ramazan, Nurullah Tanburçı, Şâdi Beçe ve Ûdi Nûr Bey'dir.

   Molla Yarek ise; Bâbür'ün bulunduğu bir meclisde sâzende olarak yer almıştı. Burada iyi de bir bestekâr olan Molla Yârek Muhammes usûlünde Pençgâh makamında bestelediği nakşı, icra etmiş, Babür ise bundan ilham alarak Çargâh makamındaki savtını bestelemiştir. 

   Mûsıkî meclislerinde bulunan; sâzende ve hânendeler "Mutrib Heyeti" olarak adlandırılırlardı. Mutriblerin ise bu meclislerde uymaları gereken bazı kâideler söz konusuydu. Bunlar:

   - Mutribler öncelikle meclistekileri selâmlayarak işlerine başlarlardı. 

   - Selâmdan sonra oturarak sazlarına dem çekerlerdi. (akord ederlerdi)

   - Mûsiki Heyeti; nağmelerini, önceden belirledikleri makam sıralamasıyla icra ederlerdi. 


BİBLİYOGRAFYA


AKA, Prof. Dr. İsmail, Timurlular, s.201-203


AYAN, Prof.Dr.Gönül: "XV. - XVI. yy'ın Ünlü Aşk Hikayesi Vâmuk u Azrâ'da Mûsıkî" Mus.Mec. Yıl: 52 Sayı:466, Ekim 1999, s.20-22.


BABÜR, G.Z.M, Babür'ün Hatıratı,C.2 s.171, 209, 257, 262, 282. Çev.Prof Reşit Rahmeti TTK Basımevi Ankara-1987


FELDMAN, Walter: Music of the Ottoman Court, VWB, Berlin-Germany, Copyright 1996 s.39, 178.


LEVEND, Agâh Sırrı: Türk Edebiyatı Tarihi, 1.Cilt,.TTK Basımevi Ankara 1999. s.223, 233-234.


ROEMER, Hans.R: "Timurlular", İ.A., C.12, İstanbul, 1965, s.346-370.


TOGAN, Zeki Velidi: "Herat", İ.A., C.5, İstanbul 1965, 

Görseller:

https://islamansiklopedisi.org.tr/huseyin-baykara

http://tbminiaturist.com/products-matrial-7.html Reza Toghi Herat Schools


https://www.wikiwand.com/en/Timurid_Renaissance



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder