SANATKÂRLARIN BİYOGRAFİLERİ
HAT VE MİNYATÜR
Çalışmamıza bu dönemde oldukça gelişme gösteren hat ve minyatür sanatının iki önemli temsilcisini tanıyarak devam ediyoruz .
GIYASEDDİN BAYSUNGUR
Timur'un torunu ve Mirza Şahruh'un oğlu olan Baysungur, meşhur bir hattat ve resim sanatının hâmisi olarak tanınır.
15 Eylül 1397'de Herat'da doğdu. 1414 yılında, Şahruh tarafından, Tus, Nişabar ve Esterâbâd vilayetlerinin umûmi vâlisi tayin edildi. 1417'de babasının yanında "divân-ı âlî-i emîri" ye girdi ve bilfiil veliahd sayıldı. 1420'de Tebriz, 1431'de ise yeniden Tus, Nişabur ve Esterâbâd valisi olan Baysumgur, Herat'tan çok fazla ayrılmamış, Şahruh Herat'ta yokken payitaht vekilliği yapmış, Şahruh payitahtta iken de idarede yetkinin büyük bir bölümünü kendisine bırakmıştır.
Uluğ Bey'in riyâzi ilimlere olan ilgisine karşın; Baysungur edebî ve güzel sanatlara vakıf olmuştur.
Eserlerini Farsça kaleme alan Baysungur, Arapça'ya da oldukça hakimdi.
Firdevsî'nin Şahnâmesi'nin bir nüshasını, eleştirilerini de ekleyerek hazırlamış, ayrıca diğer nüshalarını da biraraya toplamış ve tasnif etmiştir. 1426'da tamamladığı bu tasnife bir giriş bölümü yazarak Firdevsî'nin hayatını anlatan Baysungur, Şahnâme ve İran'da şahnâmeciliğin tarihsel gelişimini ilk inceleyen isimlerdendir. 1428 ve 1430'da, Baysungur'un mahiyetindeki hattatlar tarafından yazılıp ressamları tarafından da resimler ile süslenen bu eserin 2 nüshasından biri Tahran'da Gülistan müzesinde, diğeri özel bir koleksiyonda yer almaktadır.
Şâirlik yönü de kuvvetli olan Baysungur en çok hattat olarak tanınır. Türkistan'da bazı özel koleksiyonlarda bulunan rik'a tarzında yazılmış levhalar dışında Meşhed Câmii'nde kendi el yazısı olan bir kitabesi de mevcuttur. Annesi Gevher-Şâd Hatun'un 1430'da yaptırdığı ve İslâm-Türk mimârisinin en güzel örneklerinden olduğu kabul edilen Büyük Câmii'nin yazıları da yine Baysungur'un kendi el yazısıyla yazılmışlardır. Camiinin mimarı Kıvâmeddin Tayyan da bunları çiniye almıştır. Câminin güney eyvanını süsleyen yazılar beyaz çini ile sülûs, aralarındakiler de kûfi hat ile yazılmıştır. Ancak 1676'da yaşanan zelzele ile bu bölümü zedelenmiş daha sonra 2.Abbas Safevî tarafından hattat Muhammed Rıza'ya tamir ettirilmiştir.
Baysungur, Herat'taki özel kütüphanesini zamanın Kültür ve sanat merkezi haline getirmiş, burada devrinin en seçkin hattat ressam minyatür üstadı, müzehhip ve mücellitlerinden yaklaşık 40 kadar sanatkarı toplayarak kendi idaresi altında çalıştırmış, bunlar genellikle "Baysungurî" nisbetini kullanmışlardır.
Cafer Baysungûri'nin başkanlığında çalışmaları yürüten bu heyet "Baysungur Sanat Akademisi"ni oluşturmuşlardır.
Baysungur, kurduğu bu sanat akademisi ile Celâyirli okuluna, kuvvetli bir rakip olmakla beraber geliştirdiği yeni ifade tarzıyla özellikle resimde, erişilmez bir renk çeşitliliği ile onu geçmişti.
Sanatsal faaliyetler Baysungur döneminde kemâle ermiştir.
Akademinin en güçlü üyelerinden olan Gıyaseddin Nakkaş tarafından yapılan Hâce Kirmâni'nin Huma Humayun yazmasının resimleri ile Cafer Baysumgûrî ve Halil Baysungurî tarafından yapılan-Gülistan müzesinde yer alan- Şahnâme'de bulunan İsfendiyâr ve Muhrasp, Baysungur model alınarak resmedilmişlerdir. Ayrıca; Şahnâme'de Baysungur'un kendi resminin dışında, hattat, ressam ve müzehhiplerinin de resimleri bulunuyorsa da bunlar henüz neşredilmemişlerdir.
Baysungur dönemi eserlerinde, Timurluların geleneksel Çin kıyafeti ile tasvir edilmeleri Baysungur'un, Gıyasettin Nakkaş'ı Çin'e elçi olarak göndermesinden ileri gelen bir etki olarak değerlendirilse de durum bundan biraz daha fazladır.
Mirza Baysungur'un Uluğ Bey'e nisbetle daha nitelikli bir devlet ve idare adamı olduğu ifade edilmekte ve döneminde yapılan isyanları, dirayetli ve soğukkanlı bir şekilde bastırabildiği bildirilmektedir.
Baysungur 1433 yılında Herat dışında bulunan Bâğ-ı Sefid Sarayında vefat etti.
Vefatı üzerine tutulan yasın bir daha ancak Şah Ruh, Ali Şîr Nevayi ve Hüseyin Baykara'nın, cenazelerinde görüldüğü söylenir.
Baysungur'un vefatından sonra Timurlularda resim ve minyatür sanatları, Hüseyin Baykara ve Ali Şir Nevâi döneminde bir kez daha gelişme göstermiştir. Şah Muzaffer resimde, Bihzâd ise resim ve minyatürde Timurluların son dönem önemli sanatkârlarıdır.
ÜSTAD KEMALEDDİN BİHZAD
1450 yılı civarında doğduğu düşünülen Bihzad bazı kaynaklarda, İranlı olarak gösteriliyorsa da önemli bir Türk kültür merkezi olan Herat'da Hüseyin Baykara, zamanında Ali Şir Nevayi tarafından yetiştirilmesi ve kendisininde tercihen Derviş Muhammed Nakkaş adında Türk bir yardımcıyla çalışması onun da Türk olduğu bilgisini doğrulamaktadır.
Hüseyin Baykara'dan sonra Herat'ı ele geçiren Şivani Hân'ın yanında bir süre kalan bir süre kalan Bihzad daha sonra Şibâni Hân'ı mağlub eden Safevî hükümdarı Şah İsmail ile birlikte Tebriz'e gitti. Şah, kendisini 1522'de, Saray Kütüphanesi Müdürlüğüne tayin etti.
Bihzad'ın talebeleri olarak Kâsım Ali, Maksud, Molla Yusuf, Horasanlı Şehzade, Aka Mirak, Muzaffer Ali, isimleri zikredilmektedir.
Bihzad yaklaşık olarak 1534 ile 1537 yılları arasında vefat etmiş olup mezarı Tebriz'de bulunmaktadır.
Bihzad sanatta yeni bir çığır açmaktan ziyade, Timurlular Dönemi üslûbunu, kemâle erdiren bir sanatkâr olarak değerlendirilmiştir. Minyatürlerindeki üstün zerafeti ve resimlerinde hayatı tasvir etmekteki ustalığı ile takdir edilmiştir. Günümüze ulaşan hakiki eserlerinin az miktarda olması Onun üslûbununun özelliklerini devam ettiren ekolden gözlemlerle betimlemek ve tamamlamak mümkün olabilir.
Bihzad'ın minyatürlerinden tasvir ettikleri metinleri ile ilgilerinin son derece üstadane bir üslûbla kurgulandığı tespit edilmiştir. Figürler, resim boyutuna göre oldukça orantılı serpiştirilmiş sayıları da gayet iyi hesaplanmıştır. Bu minyatürlerde bilhassa renk zenginliği dikkat çeker. Bunun dışında kuvvetli bir etkiye sahip, mahalli renklerin bir arada, ne şekilde kullanılacağı da dikkatlice hesaplanmıştır. Bihzad'ın mavi ve tonlarını özelliklede soğuk mavileri kullandığı görülmüştür. Minyatürleri kusursuz bir yapıdadır. Ayrıntılarda o zamana kadar görülmemiş bir realizme rastlanmıştır. Genellikle olayları şahısların, yüz ve hareketlerinde belirtmeye çalışmış, süsleme, motiflerini ise asıllarına tamamen benzeyecek şekilde yapmıştır.
Bihzad'ın ait olduğu tespit edilmiş olan minyatürlerin yer aldığı eserleri ise şu şekilde sıralamak mümkündür:
1- Hattat Mir Şeyh Muhammed'in 1479 da yazdığı Bûstan'da bulunan 11 minyatür. ( London-A. Chester Beatty Kolleksiyonu)
2- 1485'de yapılmış olan; Hüseyin Baykara ve maiyetinin bahçede tasvirinin yer aldığı 25 parçalı minyatür. (New York Ph.Hofer Kolleksiyonu)
3- Hüseyin Baykara için hattât Sultan Ali el-Kâtip tarafından tarafından yazılmış Mari el-Muzahhib tarafından tezhib edilmiş olan bir Bûstan nüshasında 4-5 minyatür. (Kahire-Mısır Kütüphanesi)
4- Nizami'nin Hamse'sinin 1442'de yazılmış bir nüshasında bulunan 3 minyatür. (British Museum, Add 25.900, varak 1216, 161a,231b)
5- Madalyon; meşhur hattatların yazı, H numunelerinin yer aldığı bir albümde bir kır manzarasında bir ihtiyar ile bir delikanlıyı tasvir etmektedir. Önceleri bu eser Paris-Kevorkian Kolleksiyonunda idi.
6- Bihzad'ın 1520-25 senelerinde yapmış olduğu iki devenin güreşini gösteren bir minyatür. (Tahran, Gülistan Müzesi)
Bunlar dışında kalan bazı eserler de Bihzad'a izafe edilmiş olmakla beraber bu kesin olarak ispat edilmemiştir.
Herat Okulu ve Bihzad'ın geleneksel etkileri 17.yy a kadar devam etmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
- ETTINGHAUSEN,R."Bihzad" İ.A. C.2 İstanbul - 1965, s.605-609
-TOGAN, Zeki Velidi. "Baysungur" İ.A.C.2.İstanbul, 1965.s.428-430.
GÖRSELLER
https://islamansiklopedisi.org.tr/baysungur-giyaseddin
https://www.artbible.info/art/large/809.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder