16 Eylül 2023 Cumartesi
SEN GİDERKEN BEN...
SEN GİDERKEN BEN…
Anlamıştım gideceğini. Rüyamda Ay batmıştı bir gece öncesi. Yüreğim dar, içim huzursuz bir bekleyiş içerisindeydim. Gözlerinin elâsı bir başkaydı son günümüzde. Yeşil pırıltıları yoktu sanki. Derin bir sessizlik vardı aramızda. Çok çok az şeydi konuştuğumuz. Konuşabildiğinde sorabildiğin tek soruydu “Niye ?” ”Dilek Niye ?” Benim biricik Anneciğim… Çok az şeyin cevabını veremedim ben ömrümce. Bu da onlardan biriydi. Niye ? Tabii ki güzelliklerle doldurduğun özel bir hayatın bitişinde, demek istediklerinden de fazlası vardı bu sorunun içinde. Niye daha fazla zamanımız olmadı ? Niye ben senin mutlu günlerini daha fazla göremedim ? Niye ayrılıyoruz ? Ve belki de daha pek çok şey.
Sen giderken ben bu soruların cevaplarını hep düşündüm. O sabah geldiğin meleklerin arasına dönmeye karar verdiğin o sabah. Bir kerecik gözlerime baktın. Yüreğime, aklıma, tüm günlerime asılı kalan o son bakışında da bulamadım cevabını.
Sen giderken ben sana söz verdiğim gibi güçlü durdum. Ağlamadım, Seni uğurlarken Cennetin koylarına. Öylece durdum. Öylece… Sessiz… Derin… ve Hüzünlü…
Sen giderken ben zamanı Seninle durdurdum. 16 Eylül 2011 Cuma sabahı 06.45. Her sabah 06.45 olduğu zaman saat vedalaşıyorum hala Seninle...
Sen giderken ben yüzüme gözlerimin en gizli yerine oturan bir acıyla baktım ardından. Gözlerindeki ışığı hiç kaybetme derdin ya, o ışığın yerinde yokluğun var artık.
Sen giderken ben kavuşacağımız anı düşledim. Bilmiyorum Senin olduğun yerdeki zaman birimini ve ne kadar var o güne elbette bilmiyorum. Ama biz her seyahatten sonra kavuştuğumuzda şöyle bir kokumuzu içimize çekerdik ya, deli bir sarılmamız olurdu, hemen sonrasında Senin yaptığın muhteşem kahveler. O anı düşledim hep. Sabahları hala beni uğurladığın pencereye bakıyorum. Eve geldiğimde beni karşıladığın o gülümseyişini arıyorum. Sevgiden yarattığın, büyük bir dostlukla çevrelediğin, daima dikkate aldığım öğütlerle beslediğin, mutluluk dolu ilişkimizin her anısını ben özenle koruyorum. O güne kadar da böyle yapacağım.
Sen giderken ben olmadığın bir dünyaya her gözlerimi açtığımda sabahları “Yavrucuğum geç kalıyorsun” diyen sesini aradım. Sonra yatağımda öylece büzüştüm dakikalarca. Sonra bu sabahlara müzikle uyanmaya karar verdiğimde Münir Nurettin’in o eşsiz bestesi denk geldi ‘playlist’imde.
“Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın
Beni sensiz bıraktın
Beni bensiz bıraktın”
Müzikle uyanmaktan da vazgeçtim o vakit. Hayatıma Senin dahil ettiğin ve benzersiz emeklerle ilerlememi sağladığın müzik bile canımı acıtır olmuş farkında olmadan.
Sen giderken ben Seninle gelmek istedim bir an biliyor musun ? Ellerini tutmak istedim korkma diye. Birlikte yürüyelim istedim o sonsuz ışığa. Neden durdum biliyor musun ? Sana verdiğim sözleri düşündüm. Neler yapmamı istediğini. Düşlerimizi. Senin ne kadar cesur bir kadın olduğunu, korkmadan Senin için hazırlanmış o kutsal yere her zamanki asaletinle gidebileceğini düşündüm. Ve sözlerimi tutmaya karar verdim.
Sen giderken ben Lâl oldum Anne. Dilimle, gözlerimle, kalbimle sustum. Bağırmak istedim. Haykırmak istedim “Gitme” diye. Ama sustum. Bağırmayacaksın demiştin. Bağıramadım bende. Sen giderken ben Lâl oldum, durdum.
Sen giderken ben bin ömrüm olsa bininde de Senin Annem olmanı seçeceğimi anladım. Bana verdiğin bin ömürlük sevgi için Sana minnettarım. Seçilerek gönderildiğin ve artık geri döndüğün meleklerin arasındaki sonsuz yolculuğunda bir gün yolumuz kesişirse o muhteşem gülüşünle bir kez gülümse yeter. En çok onu özlüyorum çünkü. Rahat uyu Anneciğim. Sen giderken beni gururla andığım bir isimle bıraktın. Teşekkür ederim Anne. Çok teşekkür ederim…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder