23 Mayıs 2021 Pazar

21.YÜZYIL'DA BİR BAŞYAPIT: NAZIM ORATORYOSU

 


" Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine..."

                                      Nazım Hikmet


 Sahnelenmesinden iki yıl sonrasında izleyebildiğim,  fikir mücadelesinde  hapisten sürgüne adanmış bir ömrün,  belki de yaşamında duyulmadığı kadar yüksek ve coşkulu seslendirilişini izlediğim  Nazım Oratoryosu  dönemsel bir fikir mücadelesinin bugüne kadar gördüğüm en, sanatlı anlatımıydı. 

 Yaşayarak yazmak, dedikleri bu olsa gerek. Tıpkı Nazım'ın yaşarken, yazdığı gibi bu  oratoryo  da onu yaşayarak  ve dahi onunla yaşayarak yazılmış gibi. 

 Nitekim, sahnenin bütün detayları, bütün sunumları da izleyiciye onu yaşatıyordu.

 Genco Erkal'ın  Nazım Hikmet'mişcesine ve onun geçirdiği evrelerin üzerine yazdığı şiirleri sanki o evreleri geçirmiş de  söylüyormuşcasına  izleyiciyi büyülediği o  eşsiz üslubundan mı bahsedeyim,  Fazıl Say' ın  müzik dehasıyla bestelenmiş ve oratoryonun en ideal yerlerinde  en yüksek ifadeleri vurgularcasına kurgulanarak  anlatımlarla bütünleşen ve  orkestranın eşsiz zenginliği ve görkemli uyumuyla seslendirilen müziklerinden mi? 

 Nazım Hikmet'in " Kız Çocuğu" şiirinin   Zülfü Livaneli bestesinin de  bugünün dünyasında verilen mücadelenin ne kadar anlamlı olduğunu bize hissettiren sunumunun duygusallığı ile  dünyamızın sadece birtane olduğu ve sarı siyah beyaz tüm çocukların  yaşaması için el ele vermemiz gerektiği vurgusunun  sanatlı anlatımını görmenizi çok isterdim.  

      Orkestra ve koronun en görkemli anlarından olan  "Nazım Hikmet bir vatan haini olmaya devam ediyor hala"  diyerek, Genco Erkal'ın ifade ettiği gazete haberi  başlığının  kademe kademe en yüksek perdelere kadar her sesten her telden  söylenilmesi  günümüzde de üzülerek yaşadığımız, içsel suskunluğun müziksel bir çığlığıydı sanki....

   Ve...

     Yaşamayı ciddiye alacaksın....

     Yani o derece öylesine ki....

     Mesela, kolların bağlı sırtın duvarda...

     Yahut kocaman gözlüklerin...

     Beyaz gömleğin bir laboratuvarda...

     İnsanlar için ölebileceksin....

     Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar      için.....

     Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken....

      Hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde....

     Şiirinin finaliyle;  bugün, idealler uğruna yaşanmış ve adanmış ömürlerin çok azaldığını gördüğümüz dünya için  bir şeyler yapmamızı hatırlatırken  bu uğurda verilen kayıpların anısına seslendirilen  ve bir Zülfü Livaneli klasiği olan  "Yiğidim Aslanım" türküsüyle  tüm oratoryonun eşsiz anlatımı son buluyor. 

     Sizlere tek tek eserlerdeki tahlilleri yaparak, teknik detaylar vermeyeceğim.  Orkestranın zengin sanatlı ve muazzam etkileyici uyumu ile  bestelerin tematik bütünselliği  solistlerin duygu dolu yorumları  Genco Erkal'ın üstatlığı  Fazıl Say'ın  sanat kariyerinin  en anlamlı ve dahiyane besteleriyle  Piyanosunun birleştiği bu eser  bu yüzyılın bir başyapıtdır. 

Müzik tarihine  böyle geçmesi dileğiyle....  

Sonsuz şükranlarımızla....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder