
‘Aşk’ üzerine yazılan yazılar, şiirler, romanlar ve senaryoların hiç birinde aynı ‘Aşk’ı görebilmemiz mümkün değil. ‘Aşk’ daima söylenilen, yazılan, hayal edilen, gizlenenden daha fazlasıdır . Kimi zaman meleklerin sade masumiyetinde, kimi zaman bir tutkunun eşiğinde, kimi zaman da alevlerin arasında, elinizi uzattığınız anda yanacağınız yerde bizi karşılar. ‘Aşk’ı yüreğinde hissedebilenler, ona korkmadan dokunabilenler ve tabii ki de yaşayabilenler Tanrı’nın geniş armağan denizinde yüzebilen, seçilmiş fanilerdir. ‘Aşk’ın armağan edildiği insanoğlu ölümlü olsa da ‘Aşk’ ölümsüzdür. O enerjisini daima dünyada bırakacak ve her gerçek ‘Aşk’ta biraz daha varlığına o görünmez büyüsünü katarak evrende dolaşacaktır. Müzik gibi… Yüzyıllar içerisinde değeri anlaşılan pek çok besteci gibi… Onları yorumlayan sanatçıların tanrısal dokunuşlarında hayat bulan eserleri gibi… ‘Aşk’ın en çekincesiz halini gösterdiği sanat ‘Müzik’ . Sözlerle açıklanamayanın seslendirilmesi ile çağlara yayılan bir büyüde bizlerin kalplerine süzülendir belki de ‘Aşk’.
Müziği ‘Aşk’la yaşayan iki virtüözümüz Cihat Aşkın ve Gülden Teztel’in Schumann Albümü Kalan Müzik imzasıyla; Alman Romantizmi’nin seçkin eserlerini seslendirdikleri eşsiz bir düet çalışması olarak geçtiğimiz yaz sezonunda dinleyicileri ile buluştu. Bu ayı anlamlandıracak en Romantik tınıların yer aldığı albüm şüphesiz Schumann. Tüm dünyanın sevgi enerjisini paylaşacağı 14 Şubat Sevgililer Günü arifesinde özel bir alternatif olarak Klasik Müzik dinleyicilerinin öncelikli tercihi olacaktır Schumann. Cihat Aşkın ve Gülden Teztel’in bu albümün kayıtlarını 2009 - 14 Şubat’ında tamamladıklarının bilgisini de siz değerli okuyucular ile paylaşmak isterim.
Orta Avrupa’da 17. Yüzyıl’da Keman Sanatı’nda en önemli üstatlardan kabul edilen Heinrich Ignaz Franz von Biber’in (d.1644-ö.1704) Keman ve Piyano için Do minör Sonatı albümün ilk eseri. Aslında artık klasikleşmiş bir Cihat Aşkın tercihi. Aşkın, hemen her albümünde önemli bir Keman üstadının hem teknik açıdan zor, hem de yorumlaması ciddi hüner gerektiren bir eserini dinleyicileri ile buluşturmayı tercih ediyor. Keman literatürünün çok bilinen eserlerinden ziyade daha az tanınan eserleri seçerek albümlerinde yer vermesi sanatçının Müzik Tarihi’ne de çok değerli bir katkısı aynı zamanda. Bu eserdeki, resitatif yapı, çeşitlemeler ve tonalitenin kontrpuandaki üstün kurgusu eseri ayrıcalıklı kılan özellikler. Nitekim Keman tekniği açısından da oldukça önemli ve çığır açan bir yerde duran bu eserin yorumlanmasında Aşkın ve Teztel’in düetlerinde bilinen o etkili üslubu görmek şaşırtıcı değil. İki enstrümanın karşılıklı konuşmasını andıran klişe düetlerden çok daha özel bir yorum gücünü Keman ve Piyano’da hissetmek mümkün. Eserin dikkat çeken ikinci bölümü; 17. Yüzyıl’ın müzikteki renkli formunu hissettiren Passacaglia’daki motiflerin neşeli adımları sona doğru Keman’ın seslendirdiği solo kadansların iniş-çıkışlarında ağırlaşarak yerini bir sonraki bölüme bırakıyor. 17. Yüzyıl’ın bu değerli eserini 19. Yüzyıl’da yaşamış Alman Keman virtüözü ve besteci Ferdinand David (d.1810-ö.1873) yeniden yorumlamıştır.
Albüme adını veren ve kısacık ömrüne rağmen 19. Yüzyıl’ın Romantizm algısında çok önemli bir yer edinen Robert Schumann’ın (d.1810-ö.1856) Keman ve Piyano İçin La Minör ve Re Minör Sonat’ları ile albümün romantik büyüsüne kapılmaya başlıyorsunuz.
Romantizm’deki; klasik ideallerin dışına çıkan, hayalperest, mistik, gizemli yapı, düşsel dünyaya açılan kaygı ve acı dolu bir pencere, sisli, hülyalı sonsuzluk Schumann’ın Romantizmi’nde sonuna kadar hissedilmektedir. Müziğini şiirsellikle bütünleştirdiği çelişkili algısı onu üstün tekniklerden ziyade üstün duyarlılıkla bestelemeye daha önem vermeye yönlendirmişti, yine de eserlerinde tekniğinin nitelikli varlığı gözlemlenmekteydi. Ezginin mistik gücünü ritim, armoni ve polifonik öğeleriyle bütünleştirmeye çalışırken anlatımın derin sezgiselliğini hissettirmekti amacı.
Schumann’ın Oda Müziği örneklerinden biri olan 1 No’lu Keman ve Piyano İçin La Minör Sonatı’nda da onun bu değişken yapısını görmek mümkün. 1851’de Düsseldorf’ta bestelediği bu eserdeki tutkulu, kimi zaman çelişkili, bir şeyleri anlatma çabasında olan telaşlı halinden yaşadığı algı medcezirlerini hissedebiliyoruz. İlk kez 1852 yılında Ferdinand David ve Clara Schumann tarafından seslendirilen eserde; İlk bölümdeki kanonik tema; Piyano’nun sürükleyiciliğindeki sanatkârane üslubun etkisinde karakteristik anlatımına kavuşur, ikinci bölümde nispeten daha huzurlu melodik ifade Keman’ın dinleyicilerini daima etkileyen artistik nüanslarıyla kendisini hissettirirken son bölüm tutkulu ama kontrastların gölgesinde bir finalle son bulmaktadır.
Albümdeki bir diğer Schumann eseri Keman ve Piyano için Re Minör Sonatı ise dört bölümden oluşan çözümlenmesi zor bir teknik yapı içerdiğinden bestecinin nadiren seslendirilen eserlerinden olmuştur. Eser Ferdinand David’e ithaf edilmiş, 1853 yılında Keman sanatçısı Joseph Joachim (1831-1907) ve Clara Schumann tarafından seslendirilmiştir. Bölümler arasındaki geçişlerdeki temaların çeşitliliği, modülasyonlar, ritmik ve armonik yapıdaki akorların orkestral duyumları ile bu sonatı belki de döneminin getirdiği bireysel anlatımda serbestliğin ve gelenekten kopuşun sanatçıların önünde açtığı uçsuz bucaksız seçenekler yelpazesinde, 19. Yüzyıl’ın sürekli devrim akışının figürasyonlarında bir yerde görmemiz mümkün. Piyano; gösterişli ama görgülü bir nezaketle, kimi zaman Schumann’ın ihtiraslarını akorların vurgusunda hissettiren bir azametle eşlik ederken, Romantizm’in fırtınalı iniş çıkışlarını, Schumann’ın kendisiyle, aşkıyla yaşadığı duygusal tartışmalarını, gidişlerini, geri dönüşlerini Keman’ın derin bir sanatsal bilgelikle anlattığı melodilerinde duyuyoruz.
Albümün son eseri Avrupa Müziği Tarihi’nin belki de en fedakâr kadınının, Robert Schumann’ın büyük aşkı, eşi öldükten sonra tüm Avrupa’ya onun eserlerini tanıtmak için çalışan Clara Schumann’ın (d.1819-ö.1896) Keman ve Piyano için Üç Romans’ı. Eser Joseph Joachim’e ithaf edilmiştir. Keman ve Piyano için Üç Romans’tan ilki Re Bemol Majör tonda; serin, duygusal bir rüzgârın esintisinde duyulurken, Piyano’nun ritmik yapıya kattığı özel adımların etkisi bu eserde kendisini gösterir. Sol Minör tondaki ikinci eserin biraz daha tempolu ve melodik yapısı Keman’ın öyküsel akışında sunuluyor. Si Bemol Majör tonundaki üçüncü Romans ise, eşi kadar gelgitleri olmasa da Clara’nın ümitsizlikle iyimserlik arasında bir yerde durduğu sezgisini yansıtıyor.
Cihat Aşkın – Gülden Teztel düetlerinde daima var olan bir zerafet, seçkinlik, üstün sanatlı bir üslup ve virtüözitenin gücü dinleyiciyi büyülemiştir. Artık, onların konser performanslarında gösterdikleri şairane uyumu özlediğimizde dinleyebileceğimiz bir düet albümümüz var.